Türkiye, tarihinin en kritik dönemeçlerinden birini yaşıyor. Cumhurbaşkanı’nın “Terörsüz Türkiye” döneminin başladığını ilan etmesi, yalnızca bir siyasi söylem değil, aynı zamanda yıllardır kanayan bir yaranın tedavi edilmesi için atılmış cesur bir adım olarak değerlendirilmelidir.
Geçmişte Çözüm Süreci gibi girişimler, iyi niyetle başlasa da, uygulama hataları ve toplumsal dinamiklerin yeterince dikkate alınmaması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştı.
Ancak bu kez, iktidarın yeni hamlesi, hem stratejik hem de siyasi açıdan farklı bir zeminde ilerliyor. Bu sürecin en büyük avantajı, Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) ve lideri Devlet Bahçeli’nin aktif rol almasıdır. Bu durum, özellikle milliyetçi seçmen nezdinde bir güven unsuru olarak öne çıkıyor.
Çözüm Süreci’nin Gölgesinden Yeni Bir Başlangıç
Çözüm Süreci, 2010’lu yıllarda Türkiye’nin terör sorununa barışçıl bir çözüm bulma çabası olarak başlamıştı.
Ancak, sürecin şeffaflıktan yoksun olması, toplumsal mutabakatın sağlanamaması ve terör örgütünün sürece samimiyetsiz yaklaşımı, girişimin başarısızlığa uğramasına neden oldu.
Bu başarısızlık, toplumda derin bir güvensizlik yarattı ve barışçıl çözüm arayışlarına yönelik umutları zedeledi. İşte tam da bu noktada, iktidarın yeni bir terörü bitirme hamlesi başlatması, büyük bir siyasi cesaret örneği olarak karşımıza çıkıyor.
Zira geçmişteki hayal kırıklıkları, böyle bir adımın ne denli riskli olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
Ancak bu seferki süreç, Çözüm Süreci’nden farklı bir perspektifle şekilleniyor.
İktidar, bu kez yalnızca barışçıl yöntemlere odaklanmakla kalmıyor, aynı zamanda milli hassasiyetleri ve toplumsal bütünlüğü merkeze alan bir strateji izliyor.
Bu stratejinin en güçlü dayanağı ise MHP’nin sürece aktif katılımı ve Devlet Bahçeli’nin liderliği.
MHP ve Devlet Bahçeli: Milliyetçi Seçmenin Garantörü
MHP, Türkiye’nin en köklü milliyetçi hareketlerinden biri olarak, yıllardır milli birlik ve beraberlik ilkesini savunuyor.
Parti, özellikle terörle mücadele konusunda sert ve kararlı bir duruş sergileyerek, milliyetçi seçmenin güvenini kazanmış durumda.
Devlet Bahçeli’nin liderliği, bu süreçte kritik bir rol oynuyor.
Bahçeli, yalnızca MHP’nin değil, aynı zamanda geniş bir milliyetçi cephenin lideri olarak görülüyor.
Onun, “Terörsüz Türkiye” vizyonuna destek vermesi, sürecin meşruiyetini artırıyor ve milliyetçi seçmen nezdinde bir güven köprüsü inşa ediyor.
Milliyetçi seçmen, tarih boyunca devletin bekası ve milletin birliği gibi konularda hassas bir duruş sergilemiştir.
Çözüm Süreci gibi girişimlerde, bu seçmen kitlesi, süreçlerin devletin aleyhine işleyebileceği endişesiyle temkinli yaklaşmıştı.
Ancak Bahçeli’nin bu süreçte yer alması, milliyetçi seçmenin kaygılarını giderecek bir garantör işlevi görüyor.
Bahçeli’nin varlığı, sürecin yalnızca barışçıl bir çözüm arayışı olmadığını, aynı zamanda milli çıkarların korunduğu bir çerçevede ilerlediğini kanıtlıyor.
Bu, milliyetçi seçmen için “Devlet Bahçeli’ye güvenmeyecek de kime güvenecek?” sorusunun cevabı oluyor.
Hassas Bir Süreçte Güvenin Önemi
“Terörsüz Türkiye” hedefi, yalnızca siyasi bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir mutabakat gerektiriyor.
Bu hassas süreçte, farklı kesimlerin güvenini kazanmak, başarının anahtarıdır.
İktidarın, MHP’nin desteğiyle bu süreci yürütmesi, milliyetçi seçmenin yanı sıra diğer toplumsal kesimlerde de olumlu bir algı yaratıyor.
Bahçeli’nin liderliği, sürecin yalnızca bir kesime hitap etmediğini, aksine tüm Türkiye’yi kucaklayan bir vizyonla ilerlediğini gösteriyor.
Bu süreçte, MHP’nin rolü yalnızca sembolik bir destekle sınırlı değil. Bahçeli’nin tecrübesi ve milliyetçi duruşu, sürecin şeffaf, kararlı ve milli çıkarlara uygun şekilde yürütülmesine katkı sağlıyor.
Bu da, geçmişteki hataların tekrarlanmaması için önemli bir güvence sunuyor.
Sonuç: Yeni Bir Umut, Sağlam Bir Güvence
Türkiye, “Terörsüz Türkiye” hedefiyle yeni bir döneme adım atıyor. İktidarın bu cesur hamlesi, geçmişteki başarısızlıkların gölgesinde kolay bir karar değil.
Ancak MHP’nin ve Devlet Bahçeli’nin sürece dahil olması, bu girişimi hem siyasi hem de toplumsal açıdan daha güçlü kılıyor.
Milliyetçi seçmen, Bahçeli’nin liderliğinde bu sürecin devletin bekasına zarar vermeyeceğini, aksine Türkiye’yi daha güçlü bir geleceğe taşıyacağını biliyor.
Bu hassas süreçte, “Milliyetçi seçmen Devlet Bahçeli’ye güvenmeyecek de kime güvenecek?” sorusu, yalnızca bir retorik değil, aynı zamanda sürecin başarısına olan inancın bir yansımasıdır.
Türkiye, bu yeni dönemde, birlik ve beraberlik içinde, terörün gölgesinden kurtulma yolunda emin adımlarla ilerliyor.
Devlet Bahçeli’nin garantörlüğü, bu yolda en büyük güç kaynaklarından biri olarak öne çıkıyor.
Av. Ebubekir ELMALI
Hukukçu
YORUMLAR